Tıbbi bir terim olan reflünün Türkçe karşılığı geri kaçmadır. Halk arasında kullanılan reflü ile kastedilen aslında gastro-ösefageal reflüdür. Bu rahatsızlıkta mide içeriği yemek borusuna geri kaçar. Bu yazıda bahsedilecek olan laringo-faringeal reflü ise gastro-ösefageal reflünün farklı bir şeklidir: Mide içeriğini daha yukarılara gırtlağa kadar geri kaçmasıdır.
Reflüde tipik olarak; göğüs kafesinin arkasında, miden yukarı doğru ekşime -yanma, ağza acı su gelmesi veya ağız kokusu görülür. Bu hastalarda göğüste takılma veya sıkışma hissi de olabilir. Şikayetler; yemek sonrası sırtüstü yatma ile artar. Sağlıklı insanlarda da ağır yemeklerden sonra uzanıldığında hafif bir reflü görülebilir. Geçici olmasından dolayı bu durum normal olarak kabul edilir.
Laringo-faringeal reflüde ise şikayetler biraz daha değişiktir, hastalarda ekşime -yanma gibi direkt olarak reflüyü çağrıştıran bir şikayet genellikle yoktur: Kronik öksürük (özellikle gece öksürükleri), boğaz ağrısı, boğazda gıcık, boğazda takılma-temizleme hissi, yutma – yutkunma güçlüğü, geniz akıntısı veya ses değişikliği (kısıklık, kalınlaşma, çatallaşma) şikayetleri görülür. Geceleri uykudan nefes darlığı-nefes alamama ile uyanan hastalarda reflüden (reflüye bağlı laringospazm) şüphenilmelidir. Laringo-faringeal reflüde miden yukarı doğru yanma-ekşime, ağzı acı su gelmesi genelde görülmez, bu da tanı konulmasını zorlaştırır. Hastalar yukarıdaki şikayetlerle defalarca değişik doktorlara başvurmuş ve mükerrer ilaç tedavileri almış olabilir. Asılda reflüsü olan bu hastalar yıllarca kronik farenjit, alerji, sinüzit, bronşit veya astım tanısı ile takip edilmiş olabilir.
Aslında yemek borusu ile mide birleşim yerinde; midenin asitli içeriğinin yemek borusuna geri kaçmasını engelleyen birçok mekanizma mevcuttur. Bu mekanizmalarda meydana gelecek herhangi bir aksama veya bozulma reflüye neden olmaktadır.
Bu hastalarda teşhis gırtlak ve yutağın endoskopik muayenesi ile konur. Muayene sırasında ses telleri ve gırtlakta aside bağlı tahriş görülür. Ancak tanı koymak her zaman kolay olmayabilir ve bazen ek incelemeler gerekebilir: Baryumlu pasaj grafisi, üst sindirim sistemi endoskopisi, pH monitörizasyonu (yemek borusuna kaçan asidin 24 saat takibi), asit perfüzyon testi, manometri (yemek borsu kasılmalarının takibi) veya reflü sintigrafisi.
24 saatlik asit tayini: Burundan geçirilen ince bir tüple yutak ve yemek borusundaki asit miktarı 24 saat süre ile kaydedilir. Reflünün teşhisinde en güvenilir yöntemdir.
Diğer bir teşhis yöntemi ise deneme tedavisidir. Hastaya reflü tedavisi verilir, hastanın şikayetleri rahatlar ise teşhis reflüdür.
Günlük hayatta alınacak bazı basit önlemler ile reflü azaltılabilir:
Kilo verme
Yatak başını 15-20 cm kadar yükseltmek.
Yemeklerden sonra en az 2 saat boyunca yatmamak.
Reflüyü artırdığı bilinen; alkol, sigara, kafein, nane, sarımsak, soğan ve çikolatadan kaçınmak.
Yatmadan önce yağlı, kızartılmış ve bol baharatlı yiyeceklerden kaçınmak.
Öğünlerde fazla yememek.
Dar, sıkı giyecekler giymemek.
Yürüyüş yapmak (yemek sonrası, 1 saat)
Sakız çiğnemek (yemekten sonra 1 saat sakız çiğnemek boğaz ve yutak asidinin dengelenmesine yardım eder).
Yaşam tarzı değişikliklerine rağmen şikayetlerde düzelme olmamışsa ilaç tedavisi kaçınılmazdır. Mide asit salgısını azaltan veya dengeleyen, aside karşı bariyer oluşturan veya mide motilitesini düzenleyen ilaçlardan faydanılabilir.
İlaç tedavisinden fayda görmeyen veya tedavi sonra şikayetleri tekrar eden hastalara uygulanır.